16 Temmuz 2007 Pazartesi

Blog adresi degisimi!

Blog yazilarimi artik yeni adresimden okuyabilirsiniz.
www.pureabsinthe.com 'dayim.. Gorusmek uzere :)

14 Temmuz 2007 Cumartesi

Partinin Tadını Kaçırdık!


Mor ve Ötesi hayranlığımı bilmeyen yoktur aranızda (bilmeyenler varsada bu vesileyle öğrenmiş oldu :)).
Gece yarısı araştırma yaparken bu klibe rastladım. Hazır zaten siyasetle ilgili epey bir ilgili olduğumuz dönemde, birazdaha , bazılarımızın gözünü açabilecek niteliktedir umarım.
Bu arada MVÖ’nin herhangi bir parçasını istediğiniz gibi anlamakta serbest kıldığı bir tarzı var. Sözleriyle müzik altyapısını birbirinden ayırıp istediğiniz diyara gidebiliyorsunuz :).

mor ve ötesi'nin "piyasalar ve borsalar kötü etkilenmesin" diye cuma geceyarısı yayınladığı "muhtıra gibi e-klip".


Iyi seyirler..


11 Temmuz 2007 Çarşamba

Optimus Prime’a selam ederim!


Öncelikle mtv movie awards da danışıklı dövüş şeklinde yapılan göze batan transformers propagandası (preshowa arabalarının koyulması, show boyunca reklamının /trailer'ın dönmesi ve çıkmamış filme ödül vermeleri) yüzünden hakkında ön yargı oluşup gitmeme hissi yaratan bir filmdi bende transformers. Taa ki sinemalar’da trailer’ını izleyene kadar. Kardeşim zaten dünden razı “Gidelim gidelim” diyip duruyordu. Ben ise daha doğru düzgün hikayesini, robotların ne yiyip ne içtiğini bilmediğim halde “Eh tamam gidelim” dedim.
Şimdi yaşımız 20 cinsiyetimizde bayan olduğundan çocuklukta izlediğimiz çizgi filmden aklımda kalan tek şey bunların robotlar olduğu idi. öyle isimleri, nereden geldikleri gibi ayrıntların hepsi uçup gitmişti. (filmi beklerken millet optimus prime filan diyordu bende buyur? diyordum.) Buna rağmen eğlenip zevk aldığım bir film oldu. Şimdi erkek cinsiyeti dövüş müvüş kavga olsun action olsun diye söylenebilir ama bu filme giden bir bayan olaraktan hatta az önce belirttiğim gibi transformers'ın çetelesini unutmuş biri olaraktan filmde yer alan konu, anlatma, komedi unsuru, kız erkek ilişkileri vs beni çok mutlu etti. Görmeyenlere tavsiyem; “Süper ötesi bir film gidin izleyin valla!”

Ayrıca Absinthe bir konuya değinmeden geçebilir mi? Hayır geçemez! Bu yüzden;

- Esas oğlan megatrondan kaçıcam diye gökdelenin tepesinden düşerken optimus prime aşağıda adamımızı tutuyor ve kurtarıyor. Iyi tamam da adam ha yere çakılmış ha optimus prime'ın üstüne düşmüş. Ne farkeder. Optimus prime branda mı? bildiğin metal. Pert olursun. Neyse.
- Ayrıca Jazz’in filmde oynayan chiuaua’yı görünce “Fare istilasi, Destroy?!” demesi beni epey bir güldürdü.
- Bide Otobotların esas oğlanın evinin etrafında saklanmaya çalıştıkları sahne güzel olmuş. Tabi evin 4 tarafi pencere ile çevirili olupda kimsenin bu otobotları görmemesi tuhaf..

ama neyse şimdi mantık hatası, fiziksel kanunlara aykırılık vs gibi hata, açık, uygunsuzluk arayan bir çok kişi olacaktır, ben bunun bir çizgifilm uyarlaması olduğunu bilerek gittim ve mantık aramadım sizlere de aynısını tavsiye ederim. Çocukluk yıllarınızda çizgi film izleyip uçabileceğinizi düşündüğünüz günleri hatırlayın ve hiç bozmadan o şekilde gidin filme.

Çıkışında ise arabamızın direksiyonunu okşayaraktan " Seni seviyoruz transformer olduğunu bize gösterebilirsin" diyip bundan sonra tüm arabalara karşı olan saygınlığımı perçinlemiştir :) .

Iyi seyirler...

P.S.: Bu arada şurada seksenlerdeki ve günümüzdeki hallerinin karşılaştırmalı analizini görebilirsiniz!

28 Haziran 2007 Perşembe

Cep telefonunuz suya düşse ne yaparsınız?


Suya düşen elektronik cihazı yeniden çalıştırma alternatiflerine bir yenisi daha eklendi.
Cep telefonunuz suya ya da daha kötüsü tuvalete düşse ne yapardınız?

Telefonu sulu ortamdan çekip aldıktan sonra kot pantolonumuzla silmek, bataryasını çıkarıp içindeki suyu boşaltmak ya da evdeysek saç kurutma makinası ile kurulamak ilk akla gelen çözümlerdir.


Böyle bir olayla karşılaşan Washington Post yazarlarından Ernesto Londoño olayın çözümü için evlerimizde sıkça başvurduğumuz bir yöntemi kullanmış.

Özellikle nemli ortamlarda tuz gibi gıdaların nemini almak için kullandığımız pirinç, bu olayda kurtarıcı rolü oynamış. Tuvalete düşen BlackBerry cihazını çıkarıp yaklaşık yarım saat saç kurutma makinası ile kurutan yazar, daha sonra cihazı içi pirinç dolu kavanoza koyarak sabaha kadar burada tutmuş. Sabaha kadar bu şekilde tutulan telefon, sabah olduğunda yeniden çalışmaya başlamış.


Pirincin nemi çekme özelliğinden faydalanıp bu yöntemin, nem oranı az olan bir ortamda yapılması daha sağlıklı sonuç veriyor.
Kaynak: nethaber.com

27 Haziran 2007 Çarşamba

çalışamıyoruz!

Sınav dönemlerine istinaden.. çalışamıyoruz!

Beni öp, beni öp, beni öp


Bu haberi gecce.com’da gördüm ve akşam’a kadar haberlerde yayınlanır mı bilinmez? Hatta birçoğunuz biliyorsunuzdur. Pendikli Veysel Dağ isimli vatandaşımız, pepsi max alıp içmesine rağmen içme sırasında ya da sonrasında aysun kayacı tarafından öpülmediği gerekçesiyle pepsi 'ye dava açmış. 'Reklamdaki vaade inandım ürünü satın aldım. Ama hiçbir kadın reklamdaki gibi beni gelip öpmedi' demiş. Hatta Veysel Dağ, İstanbul Pendik Tüketici Sorunları Hakem Heyeti'ne yaptığı başvuru ile Pepsi Max isimli ürünün reklamındaki vaade inanarak, ürünü satın alıp içtiği halde herhangi bir kadının reklamda gösterildiği gibi gelip kendisini öpmediği, herhangi bir kadınla arasında birliktelik yaşanmadığını söylemiş. Dağ, reklamda vaat edilen hususun yerine gelmemesi nedeniyle 'ürünün ayıplı olduğunu' iddia etti ve ödediği 1,03 YTL'nin iadesini talep etmiş.
Yeter mi? Yetmez tabi dahasıda var!
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Nazım Kaya; 'Yayınlanan reklam cinselliği istismar etmekte, öte yandan firma reklamda vaat ettiğini de yerine getirmemektedir' diye Dağ'a destek çıktı.
Peki Pepsi Max yetkilileri ne demiş; 'Pepsi Max ile , maksimum eğlence, dinamizm ve özgürlük vaat ediyor ve tüketiciyi Pepsi Max'ın 'benzersiz' etkisini keşfetmeye çağırıyoruz. Biz Pepsi Max'ın tanıtım çalışmaları kapsamında yayınladığımız reklam filmimizde, 'Pepsi Max'ın şekersiz maksimum tadını alan, Aysun Kayacı'yı öpmüş kadar olur!' duygusunu tüketicilerimize esprili bir hikâye ile ulaştırmak istedik.' Ama anlayan olmadı tabi..
Millet onu bunu bırakmış “Vay Aysun beni niye öpmedi” diye dava açıyor. Olacak iş değil!

Madem öyle o zaman yudum yağ kullandığımız zaman da neden uçmadık diye dava açalım. Hatta bi bahane daha uydurayim size; Coca Cola içiyoruz, neden Coca Cola tadında hayat yaşamıyoruz diye dava açalım!. Sonra’da “Ya sokağa çıksana dediler, çıktık hatta bikaç halay teptiydik bişi olmadı! Kaybolan günlerimi geri istiyorum! " diye hayıflanalım sonra.
Bide bir zamanlar Marc yüzey temizleyici vardı. Hiç öyle anlatıldığı gibi yerden birden güller çiçekler bitmiyordu?!

Sayın Cola Turka yetkilileri size sesleniyorum. Eğer rekabet istiyorsanız ödüllü pazar araştırmacısından size tavsiye; Sizde “Cola Turka için, Tayyip gelsin sizi öpsün!” lü bir reklam hazırlayın. Ne böyle davalar açılır, ne de başınız ağırır!

26 Haziran 2007 Salı

Bindirbir Gece..

Tamam itiraf ediyorum. Ilk 2 bölümünü zevkle izlemiştim. Hatta anneme “Anne binbir gece diye yeni bi dizi başlamiş, gördün mü? Çok güzel bi dizi ya şimdi kadının çocuğu hasta fakat tedavisi için paraya ihtiyaci var ve zengin kayınpederi yardım etmiyor.” demiştim. O zamanlar daha sadece bu olaydan muzdarip’di çünkü dizi. Gel zaman git zaman bikaç akıl almaz olaylar yaşandı dizide ve sustum. Taa ki bu güne kadar. Tabiki aranızda Binbir gece’yi hala izleyenler vardır. Ben tek tük bölümlerine rastlayabiliyorum anca.
Artık içimde tutamayıp kendime “Nası yaa?” dedigim olayları anlatacağım.
Yanlız şunu merak ediyorum. Sürekli diyaloglar nedense şu şekilde ilerliyor:

Onur - seni seviyorum şehrazat. evlen benimle.
Şehrazat - bunu kabul edemem onur bey. Ha unutmuşum siz patronsunuz hep sizin dediğiniz olacak öyle mi ?
Kerem - kaan ne kadar tatlısın gel oyun oynayalım
Bennu - Şehrazat ne kadar başarılı güzel ve aşmışsın..
Mihriban - kaan çok yahşısen Şehrazat sen de meleksin bacım

Öbür evde;
Füsun - aa iyi be, beyfendi metresinin evinden telefon ediyor siz de izin veriyorsunuz.
Nadide hanım - aa Füsun o kızların babası onun da hakkı.
Burhan bey - Sen de bizim kızımız sayılırsın gelin hanım.
Gani - para pls

Diğer evde;
Cansel - hadi ara çocuklarını ali kemal..
Ali kemal - ah canım benim.. ah bitanem..

Tamam peki bunlara ne demeli?

1 Hilton'da düğün yapılıyor fakat kimse düğünü iplemiyor? Herkes işi gücü bırakmış, odalara çekilmiş televizyon seyrediyor. Hadi o birşey değil milletin vakti bol, mezhebi geniş diyelim, biriniz de başka kanalı açın. Bir de Onur patron olacak. Insan haber dinler, borsa bakar. Ne magazin sevdalısı ne yüzeysel holding insanları bunlar anlamadım.

2 Onur bey at’la geziye çıkmıştır ve 21036 yerinden vurulmuştur. Ben “Bidahaki bölümde eğer hayata dönerse kesin robocop olarak geri gelicek” demiştim. Fakat diğer bölümde bakarız ki kalbinin bilmem ne yerinden sıyırıp geçmiştir kurşun. Hay Allah bak sen şu Allahın işine.
Bu arada söylemeden edemiyeceğim; çarşafın üstünden kardiyoversiyon yaparsanız çarşaflar yanar anacım.

3 Kerem bey’in kardeşi esrarengiz bir şekilde ortalıktan kaybolmuştur. Kerem “Tamam anne yarın Mrs. Brown (?!)’ı ararım” demiştir. Yahu onca ingilizce soyadindan bula bula bunu mu buldunuz? Boşuna arama Keremciğim, they went to the seaside canım. (Bidahaki bölümlerde “Onur, this is a pencil you know?” demesini bekliyoruz)

4 Bin yapı holding’in bilmem kaçıncı kuruluş yılı kutlanıyordur. Madem o kadar çok büyük bir holding’siniz, bula bula şirketin içindeki orta kat’ı mi buldunuz? Insan şöyle şık bi mekan ayarlar, personel’ini orda ağarlar. Hiç yakıştı mı şimdi Onur Bey?

5 Melek karakterinin hazırladığı basit bir power point sunumu nedeniyle aldığı övgülerden sonra "Yahu Allahın günü sunumun kralını hazırlıyoruz bi teşekkür eden olmuyor. Nerde kaldı tebrik, nerde kaldı kutlama" diyerek hayıflanıyorum. Yapmayın, etmeyin.

Şimdi.. Önümüzdeki yayın sezonunda neler olur?
keremin şehrazattan hoşlandığı ortaya çıkar. bennu yırtar kendini daha ağlar da ağlar, içer de içer.. şehrazat gene evlenmekten vazgeçer ama neden bilinmez.. zeynep düğünü basmış olabilir mesela..
Ne bilim bu tür şeyler olsun. Bir sezonu daha doldururuz : )

Iyi seyirler...